Van Gölü'nün sularında, tarihi Akdamar Adası'nda geçen dokunaklı bir aşk hikayesi, zamanla unutulmaz bir efsaneye dönüşmüştür. 1916 yılında yaşandığı söylenen bu aşk destanı, Ermeni prensesi Tamara ile çevrede çobanlık yapan bir Kürt gencinin arasındaki acıklı aşkı konu alır.

Hikaye, Akdamar Adası'nda yaşayan baş keşişin güzel kızı Tamara ile adada çobanlık yapan bir genç arasındaki derin duyguları anlatır. Her gece, genç çoban, Van Gölü'nü yüzerek adaya ulaşır ve sevgilisi Tamara ile buluşur. Bu gizli buluşmalarda Tamara, sevgilisini beklerken onu görmesi için bir mum yakar.

Ancak genç çobanın aşkı, kızlarının kiminle birlikte olduğunu öğrenen Tamara'nın babası tarafından engellenir. Bir fırtınalı gecede baba, elinde mumla kıyıya iner ve sürekli olarak yer değiştirerek genç çobanın gücünü tükenmesine neden olur. Yorulan genç çoban, gölün sularında boğulurken son nefesinde "Ah Tamara" diye bağırır.

Bu çığlık üzerine duygu dolu bir karar alan Tamara, sevgilisinin ardından gölün sularına kendini bırakır ve boğularak hayata veda eder. Bu acıklı olayın etkisiyle zaman içinde "Ah Tamara" ismi "Ahtamar" ve "Akdamar" şeklini alır, adanın ve aşkın sembolü haline gelir.

Bu efsane, Van Gölü'nün sularında yaşanan unutulmaz bir aşkı anlatarak bölgenin kültürel zenginliğini vurgular.

Muhabir: Adil Harmancı