Obezite, ciddi bir halk sağlığı sorunu. 12 yıl süren uluslararası bir araştırmaya göre obezitede 10 yılda yaklaşık yüzde 30 artış yaşandı. Türkiye'de ise kadınlarda yüzde 30, erkeklerde yüzde 13 civarında artış var. Türkiye Avrupa’da erişkin kişilerde yüzde 32 oranla en çok obezitenin görüldüğü ülke. Obezitenin en önemli nedeni ise hareketsiz yaşam ve kötü beslenme
Obeziteyle mücadele etmenin önemi, sağlık sorunlarının önlenmesinde büyük bir rol oynar. Obezite, kalp hastalığı, diyabet, yüksek tansiyon, kanser ve solunum problemleri gibi bir dizi sağlık sorununun riskini artırır. Obezitenin kontrol altına alınması, bu hastalıkların ortaya çıkma riskini azaltır ve daha sağlıklı bir yaşam sağlar. Bu kapsamda Van SBÜ Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi hastalarına uyguladığı tedavi yöntemleri ile onların hem sağlıklarına hem de ideal kilolarına kavuşmasını sağlıyor.
Van SBÜ Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Remzi Sarıkaya gazetemize yaptığı açıklamada, obezitenin zararları hakkında konuştu. Sarıkaya,
“Obezite bizim için çok önemli maalesef. Vücuttaki neredeyse tüm organlar üzerinde olumsuz etkileri var. Kalpten tutun kas kemiklere kadar, dizlere kadar, böbrek hastalıklarına, beyin damar hastalıklarından damarın bulunduğu neredeyse her yerde ciddi manada risk oluşturuyor. Obeziteyi toplumumuzda da sık olarak görüyoruz. Özellikle spor alışkanlığı kazanamamış, beslenme alışkanlığını iyi yapamayan hastalarımızda biz çok sık karşılaşıyoruz. Kalp üzerindeki etkileri çok iyi tanımlanmış. Obezite neredeyse artık sigara gibi kolesterol yüksekliği gibi kalp üzerinde zararlı olduğu gösterilmiş bilimsel çalışmalarla ortaya konulmuş.” Dedi.
KALP ÜZERİNDE NE GİBİ ETKİLERİ VAR?
Obezitenin kalp üzerinde direk etkileri olduğunu söyleyen Sarıkaya,
“Kalp zaten obez bir vücuda karşı çalıştığı zaman daha büyük bir kütleye kan pompaladığı için direkt etkileri var. Bunun yanında kalp yetmezliğine yol açabiliyor. Kolesterol yüksekliğine yol açarak kalp krizini tetikleme ya daha doğrusu kalp krizine zemin hazırlayabiliyor. Hipertansiyonun önemli nedenlerinden biridir. Önemli bir diğer şey de kalp yetmezliği dediğimiz ileri yaşta obez hastalarda gördüğümüz hastalıklardır. Aslında baktığımızda neredeyse kalp hastalıklarının tamamı üzerinde olumsuz etkileri var.” Şeklinde konuştu.
“OBEZİTE İLE HEP BERABER MÜCADELE ETMELİYİZ”
Obeziteyle her anlamda mücadele ettiklerini söyleyen Sarıkaya,
“Obeziteyle mücadele etmeliyiz. Çünkü obeziteyle mücadele edip obezite geri çevirdiğimizde bu risk ortadan kalkıyor. Bir kişi diyet yaparak veya spor yaparak veya obeziteden kurtulduğu zaman risk ortadan kalkmış oluyor. Bu açıdan profesyonel merkezlere başvurmak lazım. Bizim obezite merkezi de tam bu anlamda büyük bir sorumluluk üstleniyor. Obezite merkezi deyince sadece cerrahi anlamında anlaşılıyor ama böyle anlaşılmasını istemiyoruz. Aslında obezite merkezinin amacı cerrahiye gitmeden hastaya sunulacak profesyonel hizmetle hastanın diyet, egzersiz, psikolog eşliğinde verilen desteklerle kilo verilmesinin sağlanması, altta yatan bir hastalık varsa bunun tespit edilerek tedavi edilmesi planlanıyor. Bizim obezite merkezi de bu açıdan ciddi bir emek veriliyor. Ciddi bir başvuru var. Daha çok vatandaşımızın gelmesini istiyoruz. Obeziteyle hep beraber mücadele etmeliyiz. Obeziteyle mücadelenin temeli iyi bir diyet, iyi bir egzersiz. Bunun da profesyonel kişiler eşliğinde yapılmasıyla olur diyoruz.” İfadelerine yer verdi.
“KALORİ DENGESİ İLE OBEZİTEYE YAKALANMAYI GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE AZALTIYORUZ”
Obezitenin sadece protein ve karbonhidrat tüketimi ile alakalı olmadığını aktaran Diyetisyen Necati Malk,
“Bizler TİP 1 beslenme tedavisi uyguladığımız zaman bireylerin bir beslenme grubu içerisine beslemelerini istiyoruz. Protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineral alımı istiyoruz. Bunları biz gruplandırmış vaziyetteyiz. Yani bizler bir beslenme programı uyguladığımız zaman veya yazdığımız zaman karbonhidrat, protein ve yağ oranını tutturmaya çalışıyoruz. Sadece et tüketimi obeziteye sebep oldu veya ekmek tüketimi obeziteye sebep oldu dememiz aslında yanlış olur. Obeziteyi şöyle tamamlamak daha doğru olur aslında. Besin grupları üzerindense almış olduğumuz kalorinin tüketmiş olduğumuz kalori ile orantılı olup olmamasına bakmamız gerekiyor. Eğer ki almış olduğumuz kalori tüketmiş olduğumuz kaloriden çok fazlaysa bu zaman içerisinde yavaş yavaş kişilerin iskelet sistemi üzerinde birikerek dokular artar ve belli bir süreden sonra biz obeziteye hastanın yöneldiğini görüyoruz. Elimizden geldiğince biz almış olunan kalori ile harcamış olan kalorinin dengesini tutturmaya çalışıyoruz. Bunu zaten gerek diyet programıyla, gerek fiziksel aktiviteyle bunun yanında yeterli su tüketimiyle ve sıvı tüketimiyle kişilerde bir kalori dengesi oluşturmaya çalışıyoruz. Bu yapıldığı takdirde obeziteye yakalanmayı güçlü bir şekilde azaltıyoruz. “ Şeklinde konuştu.
“FARKINDALIĞI ARTTIRDIĞINIZ TAKDİRDE DOĞRU TEDAVİYE ULAŞILABİLİR”
Hastalarının farklılıklarına göre tedavi uyguladıkların söyleyen Malk,
“Obezite öncelikle multidisipliner bir durum söz konusu. Genel itibariyle bizim burada uyguladığımız husus insanların farkındalığını arttırmak üzere kurulmuştur. Farkındalığı arttırdığınız takdirde bireylerin yapmış oldukları yanlışları fark edip, yapmış oldukları yanlışların üzerine gitmelerini istiyoruz. Kişi tamamıyla bize başvurduğu zaman işte beslenmesini düzenleyip göndermek bizim için öncelikli olmuyor. Kişinin yapmış olduğu yanlışları kişiye bilimsel çerçeveler ve sosyolojik çerçeveler dahilinde anlatmamız gerekiyor. Bu anlayış bazen 12 saati buluyor. Bazen bir saati buluyor. Tabii bazen de hastalarımız tarafından reddediliyor. Fakat bizim istediğimiz şey şu. Öncelikle kişinin yanlışının farkına varması. Daha sonra bizim uyguladığımız beslenme tedavisini istikrarlı bir şekilde uyması.” Şeklinde aktardı.
“45 YAŞ ÜSTÜ VATANDAŞLAR OBEZİYETE DAHA YATKIN”
Genelde 45 yas üste hastaların obeziteye daha yatkın olduğunu söyleyen Malk,
“Hastaların sosyal, ekonomik olarak belli bir durumu gerçekleştirdikten sonra obeziteye daha yatkın olduğunu görüyoruz. Bu yaş 45 ve üzeri daha net karşımıza çıkmakta. Fakat burada bir problem var. 45 ve üzeri bireylerde meydana gelen obezitenin üzerine gitmemiz, obeziteye sebep olan yanlışları ortadan kaldırmamız ki bu yanlışların en önemlisi veya bizim istediğimiz en önemli husus bireyleri fiziksel aktiviteye yöneltmemiz çok zor oluyor. O yüzden eğer bireylerimiz 45 yaş ve üzerinde ise kendi iskelet sistemi üzerinde gereğinden fazla dokunun biriktiğini fark ediyorlarsa bunu sosyal yaşantılarında ve uyku düzenlerinde, fiziksel aktivitelerinde hissedebilirler. Buna hızlıca yönelmelerini biz tavsiye ediyoruz. Ama genel itibariyle 45 yaş ve üzeri obeziteye daha yatkın ve obeziteyi obeziteye sebep olduğu olumsuzlukları ortadan kaldırmakta da en çok zorlandığımız gruptur. 45 yaş ve altı nitekim daha genç ve fiziksel aktivitesi yüksek olan bireyler olduğu için bunlarda başarı oranımız daha yüksek oluyor.” Dedi.