Anadolu insanın yüz yıllar boyu, en önemli uğraşı ve geçim kaynağı olan tarım, Cumhuriyet’in kurulmasından 1980’li yıllara kadar da, ülke insanını yeterince beslemiş, ithalata gerek duyulmamış ve ekonominin lokomotifi olmuştur.80’lerden başlayarak, serbest piyasa ekonomi modelleri, dışa bağımlı liberalleşme sonucu inşaat, hizmet ve sanayi alanlarında gelişmeler kaydedilirken, tarım ürünleri bakımından kendi kendine yeten iki, üç ülkeden biri olan Türkiye’de tarım ihmal edilmiş ve gerilemeye başlamıştır. Oysa tarım sektörü, ülke ekonomisinin güçlenmesi ve işsizlik sorununun çözümü açısından fevkalade önemlidir.Bu ülke, her şeye rağmen hala tarım ülkesidir. Ulusal gelirin dörtte birini sağlar. İhracatta önemli payı vardır. Sanayimizin büyük bölümü tarıma bağımlıdır. Bu nedenle destekler, özelleştirmeler, kredi faizleri çiftçimizin tarımda geleceğini göz önünde bulundurularak yapılmalıdır.Maalesef izlenen yanlış politikalar sonucu Anadolu, binlerce yıllın bereketli toprağı çölleşmekte. Yapısı gereği topraklarımızı, daha doğrusu tarımımızı etkileyen faktörlerin toprağın bakımı, ıslahı, sulama, gübreleme, tohum islahı, makineleşme ve pazarlama olduğunu iyi bilmeliyiz. Önlemlerimizi de ona göre almak zorundayız. “Geleceğimiz güçlü bir tarım ekonomisine bağlıdır.”Modern tarım, çevreyle ilgili tarım anlayışı bir ülkenin ekonomisini, geleceğini tayin eder, insanımıza iş alanı açar, besler ve giydirir. Unutulmamalıdır ki dededen kalan metotları aşmış, bilimsel bir anlayışla uygulandığı takdirde, tarım işçisinden toprak sahibine, sanayiciden ihracatçıya ekonomik güç kazandıracak, ülke ekonomisine de nefes aldıracaktır.O halde, vakit kaybetmeden, sulamanın yaygınlaştırılması ve çoğalması için baraj sayısını arttırmamız şarttır. Suni gübre kullanımı dışarıya bağlı olduğundan maliyeti yüksektir. Bu nedenle, yerli üretimi arttırmak yanında, doğal gübrenin de artık yakacak olarak kullanılmasına son verilmesi sağlanmalıdır. Tohum ıslahı, ürün kalitesini arttırmak için şarttır. Coğrafi ve doğal yapı gereği, ekonomik nedenlerle de makineleşme yeterince gelişememiştir. Oysaki ürünün zamanında ekilmesi ve hasat edilmesi için makineleşmek gereklidir. Bütün bu önlemlerin yanı sıra, çiftçi elde ettiği ürününü zarar etmeden satabilmelidir. Burada destekleme alımlarının önemi bir kere daha ortaya çıkmaktadır.Doğal kaynaklar, bilinçli ve planlı kullanılmadığından, tarım uygulamaları yer altı rezervlerini tüketmekte, büyük oranlarda humus yok olmaktadır. Tarım kaynakları hızla azalmaktadır. Dünya tarımcılığı bu gün için, dört büyük sorunla mücadele etmek zorundadır. Hızla artan küresel gıda talebini karşılamak. Tarım kaynaklarının bozulmamasına ve aşırı tüketilmemesine büyük özen göstermek. Hızla azalan temiz su kaynaklarını bilinçle kullanmak. Kimyasal gübre kullanımında, çevreyle ilgili sistemi korumak.“İyi Tarım Uygulamaları” adı altında, tarımsal üretimin çevre, insan ve hayvan sağlığına zarar vermeyecek şekilde, kontrollü yapıldığı bir işlemler zinciri var. Bu çok olumlu bir gelişmedir. İyi Tarım Uygulamaları (İTU) Sistemi çevreyi, toprağı, ürünü, hayvanı ve tüketicinin sağlığını koruyan bir uygulama olduğu gibi, halkımızın da sağlıklı yaşam ve sağlıklı tüketim bilincinin geliştirilmesinde önemli rol oynamaktadır.Üretimden tüketime kadar uygulanan işlemlerin kriterlere uygunluğunu kontrol etmekte, üretim sürecini kontrol altında tutmaktadırlar. Kısaca üretici ve ürün sıkı bir takip ve denetim altındadır. Bu uygulamanın amacı ve sonucu, halkımızın daha sağlıklı beslenmesini sağlamak, ihracatı da desteklemektedir. Ekonomik ve ekolojiktir.Tarım üzerine düşünüyorsak, onun ayrılmaz bir parçası olan hayvancılığı da ihmal etmemeliyiz. Türkiye, hayvan varlığı bakımından hiç de küçümsenmeyecek miktarlara sahiptir. Fakat hayvancılık politikalarının uzun vadeli olmayışı, düzenli ve istikrarlı verim artışı sağlanamayışı nedeniyle, ileri ülkelerle kıyaslanamayacak kadar geride kaldığımız bir gerçektir. Et, süt ve yumurta verimleri düşüktür.Son yıllarda, devletimizin ve hükümetimizin hayvancılığa verdiği desteğin, yarınlar adına umut olacağı kanısındayım. Bundan sonrası için de, hayvan soylarının iyileştirilmesi, mera hayvancılığı yerine ahır hayvancılığının geliştirilmesi, otlakların korunması, erken kesimin önlenmesi ve ucuz yem üretiminin arttırılması ile beslenme ve ihracat olarak gerekli ilerlemeyi göstereceğine inanıyorum.Makro düzeyde baktığımızda ise, tarım ve ona bağlı olarak hayvancılık sektörümüzde, gelecek yıllar için, değişmez bir “Master Plan ”düzeyinde, ülkemizin tarım, mera, göl, kuş besi alanları ve su kaynakları disipline edilmelidir. Bu plan ve programlar halkımıza anlatılmalıdır. Anlayarak benimsenirse, ülke çapındaki uygulamalarda başarı oranı çok yüksek olacaktır. Tarıma verilecek planlı destek, ülke ekonomisine, insan sağlığına, doğamızın geleceğine büyük artı değerler kazandıracaktır.