DEM Parti, tarladan tabağa, üretimden yönetime ortak bir yaşam mücadelesini tartışmak amacıyla üreticileri "Tarımda ve Gıdada Geleceği Kurmak Sempozyumu"na davet etti. Van İl Örgütü tarafından yapılan açıklamada, "Tarladan tabağa, üretimden yönetime" vurgusu yapılarak, sempozyuma katılımın önemine dikkat çekildi.
Tarımda ve Gıdada Geleceği Kurmak Sempozyumu’na Çağrı
Son yıllarda kapitalizmin yarattığı çoklu krizler zincirine tarım ve gıda rejimleri krizi de eklendi. Küresel iklim değişikliği, dünya genelinde tarımsal faaliyetleri, özellikle küçük ölçekli ve geçimlik tarımı olumsuz yönde etkiledi. Milyonlarca çiftçi aşırı kuraklık ve seller gibi felaketler nedeniyle ürünlerini üretemez hale geldi. Fosil yakıtlar, kimyasal gübreler ve tarım ilaçlarının tarım topraklarını yok etmesi, insanları göçe zorladı, biyoçeşitliliği azalttı ve tarımsal istihdam yapısını değiştirdi. Bu durum, fosil yakıtlar ve kimyasallara dayalı endüstriyel tarımın sürdürülemez olduğunu ve dünyayı ekolojik bir yıkıma ve gıda krizine sürüklediğini ortaya koydu.
Gıdanın ve tarımsal ürünlerin uzun tedarik zincirleri, savaşlar ve pandemiler nedeniyle kesintiye uğrayınca, ithalatçı tarım politikaları yeniden tartışılmaya başlandı. Geniş halk kitleleri için gıda güvencesi, gıda güvenliği ve gıda egemenliği bir hayal haline geldi. Tarım-gıda tekelleri ve piyasa odaklı politikalar, çiftçi, üretici ve tüketici yerine gıda rejimlerinin yönünü belirlemeye başladı. Bu koşullarda halkın sağlıklı gıdaya ulaşabilmesi neredeyse imkansız hale geldi.
Türkiye, bu global krizlerden etkilendiği gibi, kendi yapısal sorunlarını da çözemediği için tarım ve gıda alanında büyük zorluklarla karşı karşıya kaldı. Küçük ve orta ölçekli tarımsal üretim büyük ölçüde tasfiye edildi, tarım toprakları inşaat sermayesine açıldı, çiftçi yaş ortalaması 55’e yükseldi ve girdi fiyatları hızla arttı. Gıda egemenliği kayboldu, çiftçi ve üretici adeta “tarla bekçisi” durumuna düştü. Kapitalist modernitenin ve neoliberalizmin tarım üzerindeki tahribatı, Kürt sorununun çözümsüzlüğü ile daha da derinleşti. Sömürgeci politikalar, bölge tarımını olumsuz etkiledi; mera ve yayla yasakları, köy yakmaları, ormansızlaştırma ve güvenlik barajları kırsalın insansızlaşmasına ve tarımsal üretken nüfusun tasfiyesine neden oldu.
Bu koşullar altında Türkiye’de üretici kesimler, geçmişle kıyaslanamayacak şekilde örgütsüz hale geldi. Küçük ölçekli çiftçiler, büyük toprak sahipleri, piyasa ve tarım tekelleri karşısında güçsüz kaldı. DEM Parti, tarım ve gıdada köklü bir değişimin ve kolektif bir yeniden kuruluşun zaruretini ilan ediyor ve bu süreci başlatmak için kollarını sıvıyor. Kâr ve rant yerine toplumsal faydayı esas alan, üretici ve tüketicinin karşılıklı ilişkisine dayalı, gıda egemenliği ve gıda güvenliği çerçevesinde halkın ucuz ve nitelikli gıdaya erişimini sağlayacak, ekolojiyle uyumlu, cinsiyete duyarlı, demokratik ve kendi kendine yeten bir tarımsal üretim modeli öneriyoruz. Bu hedef doğrultusunda, üreticiler ve tüketiciler başta olmak üzere tüm duyarlı kesimleri, 7-8 Eylül 2024 tarihlerinde Van’da gerçekleştireceğimiz sempozyumda bir araya gelmeye, ortak kararlar almaya ve örgütlenmeye davet ediyoruz.
Polikültüre dayalı, az girdi, yoğun istihdam ve binlerce yıllık yerel bilgi birikimiyle doğayla barışık bir tarımın mümkün olduğunu ve bunun demokratik ve sosyal kooperatifler ile sendikalarda örgütlenmiş küçük ölçekli tarımla sağlanabileceğini vurguluyoruz. Tarımda ve gıdada geleceği kurmak için yeni bir başlangıç yapmaya çağırıyoruz!